Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kafan Güzel Mi Öyle?

Resim
Kafan güzel mi öyle? Hadi söyle, güzel mi öyle? Ovv... Susturulan nasıl konuşabilirdi ki? Gözümden kaçmış, ya da senin gözünden. Her şey o an başladı. Gözünden kaçtığı kadar, sözünden kaçtı. Sesin kesildi, sözün kesildi. İnsanlık ipin çekildi. Arkandaki karanlık, senin gölgen mi? Sen misin seni susturan, ya da, ya da neyse! Kafan güzel mi böyle? Hadi söyle, güzel mi böyle? Ovv... Dili bağlanan, kepenkler indirilen nasıl konuşabilirdi ki? Gözümden kaçmış, ya da senin gözünden. Sözünden kaçtı ve sonra, sözünden kaçtı, gözünden akmadı. Gözün kurudu, sözün kurudu. Sen kurudun. Bir çift el, tüm insanlığı kuruttu. Birler bin oldu. Artarak arttı sessiz çığlıklarınız. Sen misin seni kurutan, ya da, ya da neyse! Kafan güzel mi söyle? Hadi söyle; söyle söyle. Bari şimdi söyle. Mikrofon sende. Ovv... Boğulan insan nasıl konuşabilirdi ki? Gözümden kaçmıyor artık, kaçamıyor. Senin de kaçamıyor eminim. Ya da değilim. Ancaaak! Suda susuz kaldın. Issız ıslaklı...

26. Yaşıma

Resim
Çeyrek asrı bedenine bahşedenin 26. yaşını da bahşedişini yazıyorum.  Sana yazıyorum Betül. Seni sana yazıyor, sana seni hatırlatıyorum.  ... Dününü unutma diye yazıyorum. Hakkıyla kutlayamadığın 25.yaşın için olsun Nil'in bu sözleri. 26’da olsan,  25 oldun, 25’te oldun. 25’te soldun, sonra oldun. 26 da mı? Orasını kalbine soracaksın Betül, herşeyi de benden bekleme, senden bekleme. ... “İyi ki doğdum Gördün mü yirmi beş oldum Özgürüm kanatlandım Durmadım ayaklandım Koşup ilerliyorum” Nil ... Bu şarkıda benden bana... Hayat garip… Mesela yürekler çukur,  içine düşenler vakur,  geceyi bilenler çamur,  ileri gidenler durun! Garda çalınmış bavul. Geriye gidenler çalıp çoktan yarılamış yolu. Hayat garip… Bir gün köşeye sinmiş ağlıyor, bir gün yaşlı güneşe sinirlenmiş bağırıyor. Bir gün hayallerini toparlayıp kapıyı çekip çıkmış sonra dönmüş arkaya sümkürerek bağırıyor. Garip bu hayat… Ölümü tercih etmiş sevdiği her hâlde ...

Yan-Gın

Resim
Kimse kimsenin yerine yanmıyordu ya... Ve kimsenin yangını da, kimseninkine uymuyordu. Yanıyordum. Sonra dedim ki; yanıyorsun da, yanmanın neresindesin? Başı geçeli epey oldu. Başı çekeli... Başa geleli... Ortası? Yoktu. Hele sonu... Bundandır; son kerte yangındır, son kerte yanmaktır. Sondur da, sonu yoktur. Bir başladın mı yanmaya, bir başladın mı her şeyi o sanmaya, bir başladın mı her anında anmaya, bir başladın mı... Yangının kutlu olsun. Yangının mutlu olsun.

Tutuşsun

Resim
Erkan Oğur, Hüsnü Arkan nasıl güzel adamlarsınız. "Tahir Elçi başta olmak üzere güzellikleri korumak uğruna hayatından olan tüm tükenmiş nefeslere; 'Tutuşsun” dedi, demiş. "Adını unutursam Dicle tutuşsun"dan sonrasını algılayamıyorum. Nasıl bir ifade, nasıl bir yürek, nasıl bir yangın. "TUTUŞSUN Bir garip bülbül öter su başında Nice gül yansın, nice tutuşsun Ne böyle sevda gördüm ne böyle yara Adın unutursam Dicle tutuşsun Haye haye haye varımsın haye Virân bahçelerde nârımsın haye Haye haye haye zârım tutuşsun Adın unutursam varım tutuşsun Çarşı arasında viran minare Minare içinde can pare pare Sevdiğim söylensin ol gülizâre Adın unutursam Dicle tutuşsun " Söz-Müzik: Hüsnü ARKAN

Sol Anahtarı/ Sol Anahtarı

Resim
  Sol Anahtarı/ Sol Anahtarı? Önce sol anahtarını araştırdım. Anlayabilmek için bilmemiz gereken bazı bilgiler var diyordu. Nota gibi, portre gibi. *Nota dedim, tek başına yetersiz, birlikteyken yersiz. Yerden münezzeh, noksanlıktan tenzih edilmiş. Kulağından kalbine akan sözler, birlikteyken yerli olsaydı şayet; her kulaktan aynı girip, her kalbe ayrı iner miydi? *Portre dedim sonra... 5 çizgi bir araya gelip de ancak bu kadar çeşitlenebilirdi, çeşitlendirilebilirdi. *Sol anahtarı ve sonra: Portrenin başını çekiyor. Onsuz olmuyor. Portre sol/suz hiç, nota da portresiz. Sol anahtarının en ilginç yanıysa, insanın sesine yaklaşık frekansta ses veren enstrümanlar için kullanılmasıymış. Bu enstrümanların notaları portreye dizildi mi; sol gerekmiş. Şimdi anlıyor musunuz niçin ruhun gıdası? Sol/suz başlamıyor, başlayamıyor. Sol, sol/un gereği. Sol, sol/un emeği... https://www.youtube.com/watch?v=Y0h7sxOz9iI Betül

Ber/a'ya

Resim
*Ber; "Alâ" yerine edat-ı isti'lâ. İsti'lâ; Yükselmek, üste çıkmak. Yani ber, yukarı mânâsına. Ki ber, "Alâ". *Ber; Kara, toprak. Topraksız kara. Toprağa aç kara. Toprağı has kara. *Ber; sonuna geldiğinde alan, götüren. Peki başa geldiğinde? Alınan, götürülen. Dil-ber: Gönlünü alan, götüren, A-ber: A'yı alan, götüren. Ber-A? Alınan götürülen 'A'. *Ber; Salih kimse. Hem öyle salih ki, Anaya hasret, babaya hasret. Altısında salih, altısında alınan, altısında götürülen. *Ber göğüs. *Ber sadır. *Ber sîne. *Ber mahsul. Ber topraksız kara, toprağa aç kara, toprağı has kara. Meyvesi ötelere hâsıl. Berâ'nın Bera'sı. Halk edenin, altısı. Yaratanın, hası. 'Betül'

41

Resim
"Yaşadığınız hüzün için yerinde bir ifade bulursanız hemen kanınız ısınır ona. Neşeniz için isabetli bir ifade bulursanız, duyduğunuz sevinç ve heyecan kat be kat artar. Kederin dilini kullanın. Prens Hamlet'ten ve Kraliçe Constance'den öğrenin kederin nasıl ifade edildiğini. Göreceksiniz, sırf ifade etmek, dile getirmek bile avuntunun bir biçimidir." diye okumuştum. Yerinde bir ifade arıyorum. Bulursanız; bulursanız haber edin. Zirâ kalbimi kaleme dökemiyorum. Kederin dilini sökemiyorum.  "Hayattan meyus olanlar, güzel sözler söylerler. Görmez misin ki, kalemin ucu kalemtıraş ile kesilince daha keskin olur."  diyordu Sâdi.  Marifeti kalemde sandım, meğer kalemtıraştaymış. Kesilmese açılamazmış, açılmasa yazamazmış. Dili keskin yapan, sözü öz yapan; kesikmiş. Ruhumdan öpen Rabbim, lütfun da kahrın da başım gözüm üstüne. Kesiğin bol olsun be Betül, olsun da ateşli sözler, yaşlı gözler bırakasın. Varsın kederin dilini sökeme, kalbini kale...

40 Yıllık Hatır

Resim
Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı. Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi; “Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi." Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu! Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın. Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp: “Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım. Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni. Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. S...

Neden Üzülelim?

Resim
Dünya, kötülere bırakılamayacak kadar güzel. Şimdi kaldır başını,  yolun da, solun da, O'na emanet. Emanetine sahip çıkmaz mı sandın? Ne diyordu Ali Ural 'Posta Kutusundaki Mızıka'da' : " Arşimet'in dayanak noktasıdır Hak. Ve kaldırılacak ağırlığa yaklaştıkça kudreti artar.  Madem kaldıracın gücü dayanak noktasından geliyor,  neden üzülelim? " Yük ağırsa yakınsın dayanak noktasına, yakınsın kudretin hasına. Ve neydi yöntem?  Tasarlanan amaca vardıracağını düşündüğümüz yol. O hâlde? Yol belli. Yöntem belli. Yolun yöntemi; yöntemde her türlü yoldan geçmek...  Dikeni battı diye şimdi yola mı şikayet etmeli, yönteme mi? Hele de bu yönteme tâbi her yolcu aynı yoldan geçmişken. Beklentisizler yolunun garip yolcusu, Yolun sonunda beklerken varlığı her şeyi kuşatan (sav), Neden üzülelim? Diyor ya şair: " Hey gidi küheylan koşmana bak sen, çatlarsan doğuran kısrak utansın. " yolda olmanın da, yolda ölmenin de sırlı ...

Nakş-ı ber-âb

Resim
SENİN İÇİN... Senin iç-in, Mest, Sermest. " Fırçamın kaleme düşürdüğü her alevin yansımasında önce benim yanmam. " diyor Nâ-zan, Yokluk ve zan arasındaki Nazan. Sana bu cümleleri yazarken yanı başımdaki ' Yerli Yersiz Cümleler ' bakıyor bana. Açıyorum hemen. Tevafuk bu ya, Aynı cümlenin yazılı olduğu sayfa çıkıyor. Altını çizmişim. Altını mı çizmişim, Üstünü mü? Yanıyorum, yanıyorsun. Yanmanın neresindesin? Yüreğinde çatlamayan bir sabır taşı. Eline verseler yanıyorsun,  alsalar? Yine yanıyorsun. Belki yanmak da hakikat, Kim bilir. Sonsuzun nuru yanıyor, O'nsuz nur yanıyor, Onsuz(Seyf) Nur yanıyor.

Abd-Allah

Resim
Sen hep gül, gül ki kainatta gülsün. Bak bahar geldi çocuk!.. Sen benim yüreğimdeki baharsın. Sen ağlayınca, sen kırılınca yüreğim buz tutuyor. Buz yanıkları karartıyor yüreğimi. Sen hep gül çocuk!.. Çocuklara muştular salalım umuda, barışa, sevgiye dair. Çocuklar bizim baharımız. Gönüllerimizde yeşersin, çiçeklensin boy atsın çocukluğun umutları, hayâlleri. Çocuk yüreklerinde kanalım insanlığa. Çiçekler çıksın yüreğimizden rengarenk. Çocuk gözleriyle bakalım dünyaya.. Bakın siyah, beyaz, gri köşelerden nasıl kurtuluyor ruhumuz. Labirentlere hapsedilmiş, çıkmaz sokakta sıkışmış kalmış insanlığımıza kanat takıyoruz. Çocukların kanatlarında hür maviliklere kanat çırpıyoruz. Sen hep gül çocuk!. Korkusuzca gül, hiçbir karanlık gölge düşmesin yüzüne. Nurun aydınlığına gark ol. Hep aydınlansın yüzün. Senin yüzün insanlığımıza güneş olsun. Biz yanalım senin için çocuk. Yeter ki sen hep gül. Umut dolu yarınlara güvenle bak. Biz senin için yokluk çekelim, sen varlığa kavuş. Senin için ağ...

A12

Resim
Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya. Ona sorarsanız: “Lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.” Bana sorarsanız: “On senesi ömrümün.” Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene. Bir haftada yaza yaza tükeniverdi. Ona sorarsanız: “Bütün bir hayat.” Bana sorarsanız: “Adam sen de, bir iki hafta.” Katillikten yatan Osman, ben içeri düştüğümden beri, yedi buçuğu doldurup çıktı. Dolaştı dışarda bir vakit. Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar. Dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocuğu doğacakmış baharda. Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar. Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları, Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan. Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan, hâlâ çocuktur. Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri. Ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor. Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, b...

TalksTurkey

Resim
Bugüne kadar yaşadığınız tüm olumsuzlukları unutun. Hayattasınız ve ayaktasınız. Nerede olduğunuzun önemi yok. Yeniden başlamak için gerekli olan iki faktör de siz de mevcut. Yeniden başlamak veya mevcut olanı katlamak... Bir uçaktan atıyorlar sizi. Paraşütünüz var ve açmamak için direniyorsunuz. Yapmayın. Yapmayalım. Her birimizin en değerlisi beyni nev'i şahsına münhasır. Açın açabildiğiniz kadar. Sınırı yok, siniri yok, sizin, yalnızca sizin. Hayatta kalabilmeniz ona bağlı. Açmamak için direnmeyin. Açmayın diye direnenlere, direnin. Direnecekseniz özgürlüğün tanımını değiştirmek isteyenlere direnin. Direnecekseniz yapamayacağınıza inananlara direnin. Direnecekseniz en değerlinizi kontrol altına almaya çalışanlara direnin. Direnecekseniz canınızı hiçe sayanlara direnin. Direnecekseniz kendi derdini memleketin derdinden üstün tutanlara direnin. Direnecekseniz seviyenizi muasır medeniyet seviyesinin dip noktasına çekmeye çalışanlara direnin. Direnecekseniz...

B'aşk'a Bir Şey

Resim
Aslında her birimizin içinde yankılanan belki de aynı ses. "Başka bir şey." Evet başka bir şey, ama ne? Ne? Niçin? Ve nasıl? İnstagram kullanıcı ismimden, blog adresime kadar her şey birer "N" hikayesi... Niçinin, nasılın hikayesi. 2n benim için 1yol, evet. Nasılını, niçinini kendim yönettiğim, yönlendirdiğim 1yol. Niçin bu yoldayım? Nasıl bir yoldayım? Kendimi her an sorguladığım, her gün yeni değerler üretmeye azami gayret ettiğim bir yol. Yol belli aslında. Yöntem de.  Yolun yöntemi, yöntemde her türlü yoldan geçmek. Başka bir şey arayışında iseniz, bahsedeceğim yöntem bu yolda güzel bir yöntem olacaktır. Klişe kişisel gelişimlerden uzaklaşın.  Sen yaparsın, Sen güçlüsün. Bunlardan daha ziyade başaranların başarı hikayelerine, başarı taktiklerine odaklanın. Zirâ onlar da bizden birileri. Aşağı iki adet link koyuyorum. Biri 'başka bir şey' diyenleri geliştirecek tüm bölümler. Diğeri şimdi yazacağım cümleleri barındıran son bölü...

C/Esaret?

Resim
Bu sıralar sıkça karşıma çıkan ve beni yazmaya iten bir konudan bahsedeceğim sizlere. Gerektiği yerde "hayır" diyebilmek.! Kısa ve net. Hayır. Halihazırda, aldığım eğitim koçluğu programının da etkisiyle  okumaya başladığım ve okurken ciddi zevk aldığım, gerçekleşmiş koçluk görüşmelerinden derlenen "Açık Büfe Koçluk" kitabının bir kesitinden bahsedeceğim sizlere.  Hazırsak? ... " - Aylin Hanım bu koçluk seansımızda sizinle hangi gündemimizi çalışıp o gündeminizle ilgili sizi hedefe koşturacağız? + Ben çevremdekilere hayır diyemiyorum, bana denen her şeyi yapmaya gayret ediyorum, kendimi zorluyorum fakat sonrasında hem çok yoruluyorum, hem de gerçekleşmeyince bir de insanlardan azar işitiyorum. Bu da beni çok üzüyor, geriyor. Kısacası ben, hayır diyememekten çok dertliyim. - Tam olarak neye odaklanmak istediğinizi kısa bir cümle ile ifade etmeniz mümkün mü? + "İş ve özel yaşamımda benden beklenenlerin bir kısmına, kendimi de üzmede...

Kır Kabuğunu

Resim
Kişi kim olduğunu bilmek isterse, kimleri sevdiğine baksın demiş Celâleddîn-i Rûmî. Peki kimlerden kast mahlûkla mı sınırlı kalmalı? Dinledikleri, izledikleri, konuştukları değil midir insanın kimliğini oluşturan olgular? O hâlde 'kim' çok şeydir. 'Kim' her şeydir. Yakın zamanda tanıştığım bir ismin verdiği güçle yazıyorum bu satırları. Kulağımda Ege Çubukçu... Dilimde "Atlattığın badireler ile fark attığın azmine gelir başarı" sözü. 'Gel de yazma' demek için herhangi bir eksiğim bulunmuyor. Evet Yonca Tokbaş. Kısa zamanda hayatımda edindiği yeri herkesin hayatında edinsin diye sizlerle de tanıştırmak istedim. Hâlihazırda yazar, koşar bir kimlik. Ona söylenmiş cümleler onun da hayatın da yer etmiş olacak ki beni de bu denli etkiledi. Şahsına yazı yazdıracak kadar. Dört yapraklı Yonca. Ben de bana, sana, bize söylüyorum. Onun diliyle. Sen çok güzel şeyler yapabilirsin, çok da güzel bir insansın. Senin meziyetlerin var. Lütfen ...

Muhatapsın

Resim
 Zarfın üstüne ismini yazıp postanedeki memura uzatıyorum. Memurda zarfı geri uzatıyor bana. Bunun üzerine yaşadığın şehrin ismini yazıyorum. Memur başını iki yana sallayıp, geri veriyor zarfı. Bu defa oturduğun semtin ismini ekliyorum. Hayret, zarf yine karşımda. Cadde ismi de yetmeyince, sokağın adını yazıyorum. Fakat, memur ısrarla kaşlarını havaya kaldırmaya devam ediyor. Bu sefer apartmanın ismini yazmak zorunda kalıyorum. Memur “numarası” diye azarlıyor beni. Apartmanın numarasını da yazıp hışımla veriyorum zarfı. Memur ayağa kalkıyor. Bir adım geri çekiliyorum. “Daire numarasını da yazacaksınız! ” diyor, nazikçe. Daire numarasını da yazıyor, sonra kendimden emin bir şekilde gülümseyerek uzatıyorum zarfı.. Memur önce cebinden bir mendil çıkartıp alnındaki terleri siliyor. Sonra sesini kalınlaştırarak: “Pul” diyor.”Pul! ”Demek yazdıklarımı sana ulaştırabilmek için küçük bir bedel ödemem gerekiyor. Elimi cebime atıp bozuk para arıyorum. Bozuğum yok. Cüzdanımdan çı...

Pulsuz Mektup

Resim
Ortak dokunduğumuz tek şey yalnızca pulsuz bir mektuptu demiştin. Pulsuz bir mektup... İsmini duymayı aylarca beklediğin, Geldiğinde kendinden geçtiğin, Hâlde hâldaşının ellerinden kopup gelen, pulsuz bir mektup... Anlamını bu soğuk duvarların ardında kazanıyor. Seni sana anlatanın, sana seni hatırlattığı şiirlerle dolmuş şekilde,  anlam kazanmayı bekliyor. Her harfin aleviyle ayrı yandığın pulsuz mektup, Vuslatını bekleyen iki kalbin mahremine bir damga vuruyor. Firâkın acısına şahit nice damgalar birikiyor. Damgalar damla damla büyüyor. Yâreme şahit ol Yâr(cc)... Fatma Betül

Vanya Dayı

Resim
Ne yapabiliriz?  Yaşamak gerek! (Bir sessizlik)  Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler, boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın bütün sınavlarına sabırla katlanacağız. Bugün de, yaşlılığımızda da, dinlenmek bilmeden, başkaları için çalışıp didineceğiz. Ecel saati gelip çatınca da, usulca öleceğiz ve orada, mezarın ötesinde, çok acı çektik, gözyaşı döktük, çok acı şeyler yaşadık diyeceğiz. Ve Yaratıcı acıyacak bize ve biz seninle, canım dayıcığım, parlak, güzel, sevimli bir hayata kavuşacağız ve buradaki mutsuzluklarımıza sevecenlikle, hoşgörüyle gülümseyeceğiz ve dinleneceğiz. İnanıyorum buna dayıcığım, bütün kalbimle, tutkuyla inanıyorum. (Voynitski'nin önünde diz çöker ve başını onun avuçlarına koyar. Yorgun bir sesle tekrar eder.)  Dinleneceğiz! Dinleneceğiz! Melekleri dinleyeceğiz, elmas gibi yıldızlarla kaplı gökleri göreceğiz. Dünyanın bütün kötülüklerinin, tüm acılarımızın, dünyayı baştan başa kaplayacak olan merhametin önünde silinip gittiğini göreceğ...